|
 |
Felaketin bir iyiliği varsa, gerçek gerçek dostlarımızı tanıtmasıdır...
|
 |
 |
Hayrabolu Hüseyin Korkmaz İlköğretim Okulu 2. kademe öğrencileri (2004-2005 öğretim
yılı)
|

|

Add your content here
|

|
|
 |
 |
Gününüz Aydın Olsun
Güneşin o ilk doğuş
anına en son ne zaman tanık oldun insanoğlu? Taptaze ışıklarının tüm vücuduna yayılmasını
ne zaman izledin kendinde? Bir sonbahar sabahı o ılıklığı ne zaman hissettin yüreğinde?
Bizler aslında bize her günün bir lütuf olduğunu anlamayacak kadar duyarsız bir şekilde geçip
gidiyoruz bu hayattan. Hanginiz sabah gözünü açtığında şunu dünyaya tekrarlıyor: "Bugün özel bir
gün çünkü ben bugün de yaşıyorum. Gözlerim açık, ilk nefesimi bilinçli bir şekilde çektim içime. Bu bir
ayrıcalık! Bugün özel bir gün, evet, bugün bana bir gün daha yaşama şansı verildi..."
İnsan
yaşamında ne sorunlar var ama biz o kazağı alamadık diye bütün günü o güzelim ruhumuza ve bedenimize
azap çektirmekle geçiriyoruz veya sevgilimiz sevgimizin yüceliğini anlamadı diye kahroluyoruz veya sular kesildi
diye, hava soğudu diye bütün gün kendimize ve sevdiklerimize surat asıyoruz.
Bir de şöyle düşünelim:
Siz başlı başına bir yaşamsınız ve hayatta telâfi edilemeyecek tek şey ölümdür. Sular
elbette gelecektir. Soğuk hava için biraz daha sıkı giyinebiliriz. Sevgiliniz sizi anlamıyorsa aslında
sevdanıza layık olmadığını pekalâ algılayabilirsin...
Peki, bu hayata ne zaman gülümseyeceksin?
Ne zaman kendin için bir şeyler yapacaksın? En sevdiğin çiçeği neden hâlâ başkalarından bekliyorsun?
Bugün kendine niye o çiçeği almıyorsun? Neden miskinliğinden bir sabah ödün verip de doğanın uyanışına
kendini şahit etmiyorsun? Unutma ki bu hayatı güzelleştirecek olan da, çekilmez hale getirecek olan da sensin.
Sakın başkalarını suçlama...
Haydi artık her sabah yüreğine kocaman gülümsemelerle dolu
bir nefes çek ve bütün gün verdiğin her nefesin içine bu gülümsemelerden katarak etrafındaki tüm canlı varlıkları
varlığından haberdar et.
Hayata öylesine gelme ve de öylesine gitme. Unutma ki bir ağacın
gövdesine sarıldığında onun kalp atışlarını duyabilecek kadar duyarlı yaşamak
senin elinde.
Her ne olursa olsun, tanı veya tanıma ama günaydınını ve gülümsemeni hiçbir
canlıdan eksik etme.
Unutma sen bu dünyada başlı başına bir yaşamsın ve bu yüzden
bile varlığın çok özel.
Evet insanoğlu, bugün YAŞAMAYA VAR MISIN?
Ayten
BİNGÖL Melek Üner İlköğretim Okulu
HANGİSİNİ BESLERSENİZ
O KAZANIR...
Yaşlı Kızılderili Reisi kulübesinin önünde torunuyla
oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı.
Köpeklerden
biri beyaz, biri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde
boğuşup duruyorlardı.
Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı,
iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli görünürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin
illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine.
Yaşlı
reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
"Onlar," dedi, "benim için iki
simgedir evlat."
"Neyin simgesi?" diye sordu çocuk.
"İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün
köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm.
Onun için yanımda tutarım onları."
Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı
diye düşündü ve her çocuğa has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
"Peki, sence hangisi kazanır
bu mücadeleyi?"
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa:
"Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha
iyi beslersem!"
Ayten BİNGÖL
M.Ünerİlköğretim Okulu
Yıllar çok şey öğretir insana
Şu sıralar e-mail aracılığıyla sanal
ortamda dolaşan bu yazı, hayatın içinde nasıl da öğrenerek büyüdüğümüzün en güzel kanıtlarından
biri... Herkes kendi yaşına göre neleri öğrendiğine karar versin!.
*
YAŞ 5: Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim. * YAŞ 7: Meşrubat içerken gülersem
içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim. * YAŞ 12: Bir şeyin değerini
anlamanın en iyi yolunun ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim. * YAŞ
13: Annemle babamın elele tutuşmalarının beni daima mutlu ettiğini öğrendim. * YAŞ 15: Bazen hayvanların kalbimi insanlardan daha fazla ısıttığını
öğrendim. * YAŞ 18: İlk gençlik yıllarımın keder, şaşkınlık
ve aşktan ibaret olduğunu öğrendim. * YAŞ 24: Aşkın kalbimi
kırabileceğini ama buna değer olduğunu öğrendim. * YAŞ 33:
Bir arkadaşı kaybetmenin en kısa yolunun, ona ödünç para vermek olduğunu öğrendim. * YAŞ 36: Başkalarının benim için ne düşündükleri değil, benim kendi hakkımda
ne düşündüğümün önemli olduğunu öğrendim. * YAŞ 38: Eşimin
beni hâlâ sevdiğini, tabakta iki elma kaldığında küçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim. * YAŞ 41: Bir insanın kendine olan güveninin, başarısını büyük oranda belirlediğini
öğrendim. * YAŞ 44: Annemin beni görmekten her seferinde sonsuz mutluluk duyduğunu
öğrendim. * YAŞ 46: Yalnızca minik bir kart göndererek bile birini mutlu edebileceğimi
öğrendim. * YAŞ 49: Bir işi daha iyi yapmaya çalıştığımda,
yaratıcılığa dönüştüğünü öğrendim. * YAŞ 50: Sevgi,
evde üretilmemişse, başka yerde öğrenmenin çok güç olabileceğini öğrendim. *
YAŞ 53: İnsanların bana, izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim. * YAŞ 55: Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini
öğrendim. * YAŞ 64: Mutluluğun parfüm gibi olduğunu, kendime sürmeden
başkasına veremeyeceğimi öğrendim. * YAŞ 70: İyi kalpli ve
sevecen olmanın, mükemmel olmaktan daha iyi olduğunu öğrendim. * YAŞ
82: Sancılar içinde kıvransam bile başkalarına baş ağrısı olmamam gerektiğini
öğrendim. * YAŞ 90: Kiminle evleneceğimizin, hayatta verilen en önemli karar
olduğunu öğrendim. * YAŞ 95: Öğrenmem gereken daha çok şey olduğunu
öğrendim.
PAYLAŞIN, IŞIK SAÇIN!
Hayatın koşuşturması içinde bazen kendimizi öyle kaybederiz ki, sevginin ne olduğunu
bile unuturuz! İşte sizlere sevginin gücünü hatırlatan
ve paylaşımın gücünü gösteren bir öykü....
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine; " Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında
ne fark vardır?" diye... "Bakın göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları
çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak
çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.
AÇ KALKMIŞLAR "Bu kaşıkların
ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler.
Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.
En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine, "Şimdi..." demiş
ermiş, "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe..." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi
ile gülümseyen, ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince her biri uzun
boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak
içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar
sofradan. "İşte" demiş ermiş, "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı
düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır.
Şüphesiz şunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman.."
Ayten BİNGÖL
M.Üner İlköğretim Okulu
VEDA VAKTİ
Yine bir veda vakti geldi demek
Gidiyorsunuz,
Çiçeklerinizi arkanızda bırakarak,
Yine bir veda vakti geldi demek
Gidiyorsunuz,
Gözleriniz dolu,
Kalbinizdeki acılarla,
Siz,sanmayın ki biz hiç üzülmüyor,
Hiç ağlamıyoruz.
Sanmayınki gidince kalbimizde yeriniz
Hiç kalmayacak.
Sanmayınki unutacağız
geçen o güzel günleri !...
Figen EROL 7/D H.Korkmaz İ.Ö.O. (Mat.öğrt.için yazdıgı siir)
 |
 |
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
Add your content here
|
|
 |
 |
|
 |
I might talk about how old I am, what I look like, and what I do for a living. (I'll try to be truthful!)
I might also include some information about my personal history: where I grew up, where I went to school, various places I've
lived. If I have one, I'll include a picture of myself engaging in an activity I enjoy, such as a sport or hobby.
 |
 |
Taking a break from work
|
What a job!
I might describe my job in a little more detail here. I'll write about what I do, what I like best about it, and even some
of the frustrations. (A job with frustrations? Hard to believe, huh?)
|
|
 |
 |
|
 |
|
|
Resım,yazı,sıır vb dokumanlarınızı gonderın yayınlayalım...
ıletısım : onc37@mynet.com

|
fen bilgisi
|
|
|
 |